Borsa yatırımcılarının iç güdüsü hisse senedini ucuzdan alıp değerinden satmaktır. Peki, alacağım hisse senedi ucuz mu pahalı mı? Gelin bu sorunun değerlendirmesini neye göre yapacağınıza bakalım.
2019 yılında faizler düşmeye başlayınca borçlar yükselme seyretti, 2018’de hızlı bir şekilde dolar çok yükseldi. Bu yüzden daha çok böyle döviz pozisyonu yüksek olan yabancı para üzerinden işlem yapan yerel firmaların riski arttı. Haliyle ilk tercih ihracat ağırlıklı çalışan şirket oldu. 2020’ye baktığımızda da krizinden dolayı ticari veriler çok kötü, ticarette genel bir yavaşlama var. Bundan dolayı firmaların net nakit pozisyonlarını sürekli takip etmek gerekiyor. Bilançoda her dönemin finansal verilerine bakılması gerekiyor.
Temel analiz’de sadece gelir tablosuna bakmak her zaman doğru sonuç vermeyebilir. Net kârı bu tablodan görüyor olsak da nakit akışı ve şirketin bu nakit akışında dövizle borçlanma miktarı ve bunun toplam varlıklarına oranları ayrıca takip edilmelidir. Burada bahsedilen döviz bazlı dış borçlanmaları takip ettiğinizde alacağınız hisse senedi gerçekten o fiyatı hak ediyor mu etmiyor mu sorusuna cevap bulabilirsiniz.
Mesela perakende sektörü üzerinden konuşalım. Bu sektörde birçok yatırımcının sürekli takip ettiği BİM, Migros (verilen hisse isimleri sadece örnektir, bundan sonra yapılacak değerlendirmeler genel olup adı geçen hisseler için ucuz ya da pahalı denmeyecektir) gibi birçok hisse var. Bu hisselerden hangisi ucuz hangisi pahalı? Hangisinin piyasasından daha ucuz olduğuna, tam değerinde olduğuna ya da piyasa değerinden daha pahalı olduğuna nasıl karar veriyor?
Korelasyon göstergesini (ki bu da genelde faizle birebir ilişkilidir) her zaman ön planda tutarak, söz konusu şirketin bulunduğu sektördeki ana oyuncuları da sürekli izlemek gerekir.Aynı sektörde yer alan, manüpilasyonlara açık olmayan köklü ve hacmi büyük şirketlerin değerindeki aşağı ve yukarı çıkış miktarlar hedefimizdeki hisse senedi için fikir verebilir. Tabi yukarıda bahsedilen analizi yaparken göz önünde bulundurulması gereken farklı detaylar da vardır. Mesela ilgili sektördeki köklü şirket o kadar büyümüştür ki, artık kendi pazarında üzerine koyabileceği bir şey kalmamıştır. Bu şirketin durgun olması ilgili sektörün de durgun olacağı anlamına gelmez. Örnek verecek olursak, cep telefonu sektöründe söz sahibi olan Nokia gibi bir teknoloji firması maalesef pozisyonlu koruyamamış, o kadar güçlü olmasına rağmen arkasından gelen Samsung neredeyse Nokia’nın tamamen piyasadan silinmesine neden oldu. Eğer cep telefonu sektöründe yatırım yapmayı düşünüp de Nokia’yı izliyor olsaydık Samsung, Apple ve şu anda yeni yeni piyasaya çıkan birçok markayı gözden kaçırmış olurduk.